Kalp Sağlığı Haftası
27 Temmuz 2018

Sürekli stres altındasınız! Ne kadar isteseniz de spor yapmaya fırsat bulamıyor, yorgunluktan kendinizi koltuğa zor atıyor, gün içerisinde yediklerinize dikkat etmiyor, ‘tuzsuz yapamıyor’ fazla kilolarınızdan kurtulamıyor, bir de üstüne üstlük sigara içiyorsunuz! Yani kalbinizin en büyük düşmanlarına kalbinizi sonuna kadar açmış bulunuyorsunuz! Oysa bu sağlıksız tablonun sürdürülebilir olmadığının farkına varmak için kalp krizi geçirmeyi beklemeye gerek yok. Tüm dünyada ölüme neden olan hastalıklar arasında başı çeken ve hızla yaygınlaşan kalp ve damar hastalıkları artık yaşa bakmaksızın kapıyı çalıveriyor. Acıbadem Altunizade Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Dağdelen, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2008 yılında tüm ölümlerin yüzde 30’undan sorumlu olan ve 17 milyon kişinin hayatını kaybetmesine neden olan kalp ve damar hastalıklarının 2030 yılında 23.4 milyon insanın ölümüne yol açacağının, ülkemizde de ikiye katlanarak 300 bine çıkacağının öngörüldüğünü belirtiyor. 

 

Metabolik hastalıklara karşı uyanık olun

Günümüzde en önemli risklerden birini ‘Metabolik Sendrom’ denilen hastalıklar dizini oluşturuyor. Bunun içerisinde diyabet ya da insülin direnci, hipertansiyon, iyi kolesterol denilen HDL’nin düşük olması, kötü kolesterol olan LDL kadar tehlikeli olan trigliserid yağ yüksekliği (kan yağı yüksekliği) ve aşırı kilo yer alıyor. Bunlardan üç ya da daha fazlasını bir arada bulundurmak ‘Metabolik Sendrom’ tanısı aldırıyor ki, bu durum kalp damar hastalıklarına yol açması açısından oldukça riskli.

 

Bel çevrenize dikkat edin

Sağlıklı bir kalbe giden yollardan biri de bel çevreniz! Amerikan Kalp Derneği’nin verilerine göre; bel çevresinin erkeklerde 102, kadınlarda 88 cm’yi geçmesi (Batı’da erkeklerde 94, kadınlarda 80 cm) kalp hastalıkları açısından risk anlamına geliyor. Kalp hastalıkları erkeklere yönelik hastalık gibi algılansa da, kadınları da çok yakından ilgilendiriyor. Araştırmalar kadınlarda damar sertliğine bağlı ilk bulguların 30’lu yaşlarda çıkmaya başladığını, menopoz sonrası da riskin arttığını gösteriyor.

 

Hipertansiyon ilacınızı aksatmayın

Hastalar özellikle hipertansiyon ilaçlarını “vücuda daha zararlı” söylemlerine inanarak doktora danışmadan kendi başlarına bırakabiliyor. Oysa gerek hipertansiyon ilacını düzenli almamak, gerekse ilacı bırakmak tehlikeli sonuçlara neden olabiliyor. Bu nedenle ‘hipertansiyon bana bir şey yapmaz!’, ‘genç yaşta ilaç bağımlısı mı olacağım!” şeklinde tehlikeli inanışlarla bırakmayın ve düzenli alın.

 

Düzenli ve tempolu yürüyün

Hareketsiz bir yaşam tarzına sahipseniz hele de baharla birlikte bu zararlı yaşam biçiminize son vermenin tam zamanı. Fiziksel aktivite azlığı ve gün boyu masa başından kalkmadan çalışmak kalbimiz açısından büyük risk oluşturuyor. Kalbin en büyük düşmanlarından olan hareketsizlikten uzak durun; haftada en az 3 gün ve 45 dakika mutlaka düzenli ve tempolu yürüyün.

 

Kolesterol ilacınızı kesmeyin

Prof. Dr. Sinan Dağdelen, yapılan bilimsel çalışmalarda kolesterol yüksekliğinin kalp ve damar hastalıklarının en önemli nedenlerinden biri olarak gösterildiğini belirterek “Kötü kolesterol olarak bilinen LDL’nin düşürülmesi için beslenmeye dikkat etmek tek başına yeterli değildir. Hastanın, hekim tarafından kendisine yazılmış kolesterol ilacını kendi başına kesmesi yanlış ve tehlikelidir” diyor.

 

Akdeniz tipi beslenmeye geçin

Kalp ve damar dostu besinlerden oluşan Akdeniz tipi beslenmeye geçin. Yağlı, tuzlu, kızarmış ve hazır yiyeceklerden uzak durun. Haftada iki gün kızartma olmamak kaydıyla balık yemek, mevsim sebze ve meyveleri tüketmek, kırmızı etten uzak durmak, salam-sucuk-sosis gibi işlenmiş et ürünlerinden ve hamur işlerinden kaçınmak önemli. Günün yoğun koşuşturmacası içerisinde fast-food ürünlerin pratikliğine kanmayın. Zeytinyağı, kırmızı üzüm, domates gibi besinler kötü kolesterolün azalmasına yardımcı oluyor.

 

Stresi yönetmeyi öğrenin

Modern çağın vazgeçilmezi stresin azı faydalı, aşırısı zararlı. O zararlardan biri de kalp sağlığı üzerindeki olumsuz etkisi. Kişi strese ne kadar teslim olursa kalp ve damarlarının maruz kaldığı stres de o derece fazla oluyor, organları daha erken yaşlanıyor. Buna karşın neredeyse stressiz ve gergin geçmeyen gün olmadığından, önemli olan stresi kontrol altına almayı başarmanız, bunun için de stresin sizi yönetmesine fırsat vermeyip sizin stresi yönetmeyi öğrenmeniz.

 

Aşırı kilonuzdan kurtulun

Modern çağın tehlikeli hastalığı obezite, başlı başına önemli hastalık olup ömrü kısaltmakla birlikte kalpten kansere dek birçok ciddi hastalığa da neden oluyor. Bu nedenle vücut kitle indeksine göre aşırı kiloya sahip olanların mutlaka tedavi olması ve ideal vücut kilosuna kavuşması gerekiyor.

 

Sigarayı bırakın

Prof. Dr. Sinan Dağdelen “Yapılan bilimsel çalışmalara göre, sigara tek başına kalp damar hastalıklarından ölüm riskini önemli ölçüde artırıyor. Erkeklerde günde 1-14 sigara ile risk 1.7 kat; günde 25’in üzerinde sigara içenlerde 2.6 kat daha yüksektir. Kadınlarda 1-14 sigara ile risk 1.9 kat; günde 14-24 sigara ile 4.3 kat ve 25 sigaranın üzerinde 5.4 kat artmaktadır. Pasif içicilik de riski önemli ölçüde artırmaktadır. Buna karşın, içerisinde 4 binden fazla zararlı madde bulunan sigaranın bırakılması ile kardiyovasküler risk, bir yılın sonunda yüzde 50 azalmakta, 10 yılın ardından da koroner risk giderek kaybolmaktadır” diyor.

 

Check-up yaptırın

Prof. Dr. Sinan Dağdelen, vücudumuza dakikada yaklaşık 5 buçuk litre kan pompalayan, hayati öneme sahip kalbimize her yıl düzenli check-up’ı ihmal etmemek gerektiğini belirterek “Genetik risk faktörü olanların 30’lu, genetik risk faktörü olmayanların 50’li yaşlardan itibaren check-up olması hayat kurtarıyor. Efor testi, ekokardiyografi gibi yöntemlerle kalp hastalıklarını tespit ederek erken müdahale ve tedavi etme şansı buluyoruz” diyor.

 

 

 

Kalbinizi güçlendirecek besinler...

 

Beslenme ve Diyet, Fitoterapi Uzmanı Şeyda Sıla Bilgili, kalp sağlığında öne çıkan 10 besini anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

 

Günlük hayatın koşuşturmacasında sağlıklı beslenmeye dikkat etmeyenlerin ya da buna zaman ayıramamaktan yakınanların sayısı hayli fazla. Oysa sağlıklı beslenme, vücudumuzun en önemli organı olan kalbimizin sağlığı için en önemli faktörlerden biri. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Beslenme ve Diyet, Fitoterapi Uzmanı Şeyda Sıla Bilgili, dünya bazı besinlerin kan basıncını düşürüp damarları temizleyerek kalp sağlığında öne çıktığını belirterek “Kalp ve damar hastalıkları dünyada olduğu gibi ülkemizde de en fazla ölüme neden olan hastalıkları başında geliyor. Oysa kardiyovasküler hastalık oluşturma riskini bazı besinleri düzenli tüketerek azaltabilirsiniz. Kabak çekirdeğinden semizotuna bazı besinler kan basıncını düşürüyor ve damarları temizleyerek kalp sağlığına fayda sağlıyor” diyor. 

 

Kabak çekirdeği

Zengin bir magnezyum kaynağı olan kabak çekirdeği her gün yarım çay bardağı kadar tüketildiğinde günlük magnezyum ihtiyacını karşılıyor. Bu özelliği sayesinde vücudun fizyolojik fonksiyonlarının doğru çalışmasına, bağırsak ve kan damarlarının fonksiyonlarının iyileşmesine katkı sağlıyor. Magnezyum tansiyonunuza fayda sağladığı gibi aynı zamanda kalp krizi ve felç gibi hastalıkların da önlenmesinde önemli rol oynuyor.

 

Semizotu

Doğanın şifalı besinlerinden semizotu, kalbi koruyucu özelliğiyle de öne çıkıyor. Semizotundaki omega-3’ün düzenli tüketilmesi kandaki kolesterolü normal seviyede tutuyor, kalp krizi geçirme riskini önemli ölçüde azaltıyor. Ayrıca kanı incelterek pıhtılaşmayı engelliyor.

 

Zeytinyağı

İçerisindeki tekli ve çoklu doymamış yağ asitleri sayesinde kan yağlarınızı zeytinyağı ile azaltabilirsiniz. Kötü kolesterolü düşürüp kalp damar hastalıklarına karşı koruyucu etki gösteriyor. Yağ tercihinizi zeytinyağından yana kulanın. Düzenli biçimde zeytinyağı tüketen 65 yaş ve üzeri kişilerde felç tehlikesi de yüzde 41 azalıyor. Buna karşın ölçüye çok dikkat etmeniz şart! Günde ortalama iki üç yemek kaşığı zeytinyağını salatalarınızda veya yemeklerinizde kullanabilirsiniz.

 

Balık

Balık; kas, kıkırdak, kan ve cildin yapı taşı olan protein bakımından oldukça zengin bir besin. Beyaz ton balığı, somon, uskumru, ringa, alabalık ve sardunya gibi yağlı balıklar kalp hastalığı riskini azaltan omega-3 yağ asitleri bakımından son derece zengin. Balıktaki omega- 3'ün vücut tarafından kullanımı diğer omega 3 içeren besinlere göre daha kolay oluyor.

 

Kırmızı üzüm

Beslenme ve Diyet, Fitoterapi Uzmanı Şeyda Sıla Bilgili “Mevsiminde tüketmek kaydıyla çekirdeğinden suyuna kadar tam anlamıyla bir sağlık deposu olan kırmızı üzüm, içerdiği resveratrol sayesinde iyi bir kalp dostu. Özellikle damar sağlığını desteklediği uzun süredir biliniyor. Resveratrol iyi kolesterol HDL’yi artırıyor, kötü kolesterol LDL’nin damar duvarındaki olumsuz etkilerini azaltıyor. Kanı da biraz inceltiyor” diyor.

 

 

Ceviz, badem, fındık

Omega-3 ve E vitaminin yanı sıra magnezyum ve posa içeriği sayesinde ceviz, badem ve fındık kandaki kötü kolesterolün düşmesine, iyi kolesterolün artmasına fayda sağlıyor. Kan yağı yüksekliği olan trigliserid seviyesinin düşmesinde etkili oluyor. Çoklu doymamış yağ asitleri bakımından zengin olan ceviz damar sağlığını korumaya yardımcı oluyor. Ama bütün kuruyemişler yüksek kalorili olduğundan aşırı tüketmekten kaçının. Günde 10 adet çiğ badem veya fındık, 2-3 tam ceviz tüketilmesi yeterli.

 

Sarımsak

Güçlü bir antioksidan olan sarımsak, içerisindeki kuversetin sayesinde damar tıkanıklığının önlenmesinde, kan basıncı ile kan yağlarının düşmesinde önemli rol oynuyor; kolesterolün damarlara zarar vermesini engelliyor. Günlük 1 diş sarımsak tüketmeniz yeterli. Ancak kan sulandırıcı, tansiyon veya lipit düşürücü ilaç kullanıyorsanız sarımsak tüketimini sınırlandırın.

 

Domates

Likopen domatese rengini veren güçlü bir antioksidan. Domates, içerisindeki likopen sayesinde kalp damar hastalıklarına yakalanma ve kalp krizi riskini azaltıyor, kan kolesterol düzeyini iyileştiriyor. Domatesi çiğ veya pişmiş tüketebilirsiniz ancak 2016 yılında sigara kullanmayan ve herhangi bir ilaç tedavisi almayan 40 gönüllü üzerinde yapılan bir çalışma; zeytinyağı ile zenginleştirilmiş pişmiş domatesin çiğ domatese göre kalp hastalıkları riskini azaltmada daha etkin olduğunu ortaya koyuyor.

 

Kuşkonmaz

Beslenme ve Diyet, Fitoterapi Uzmanı Şeyda Sıla Bilgili “Baharın şifalı sebzelerinden kuşkonmaz beta-karoten, B6 vitamini, folik asit ve lif içeriyor. 1 kase haşlanmış kuşkonmaz vücudun günlük B vitamini ihtiyacının yüzde 66’sını karşılıyor. Bir bardağında sadece 25 kalori, bir sapında ise sadece 5 kalori bulunuyor. Bu içeriği sayesinde kuşkonmaz, kalbin ana damarlarının temiz ve açık tutulmasında etkisini gösteriyor” diyor.

 

 

 

 

 

Sağlıklı bir kalp için 8 altın tavsiye

 

Okan Üniversitesi Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi uzmanı Doç. Dr. Aşkın Ali Korkmaz, kalp sağlığını korumak için önerileriler bulundu.

Beslenmeye dikkat edin

Doğru beslenmek, diyet yapmak anlamına gelmiyor çünkü diyet demek, yeme alışkanlıklarında geçici değişiklikler yapmak demektir. Doymuş yağdan fakir; lif, antioksidan, tekli doymamış yağ ve balıktan zengin bir diyet, kalp damar hastalıkları üzerine olumlu etki yapıyor. Omega 3 yağ asitleri içeren besinler de kanda pıhtı oluşumunu azaltıp damar sertleşmesini engelliyor. Ayrıca, balık tüketimi ile kalp damar hastalıkları sonucu gelişen ölüm oranında azalma görüldüğü belirtiliyor. Trans yağlardan uzak durulmalı, mümkünse işlenmiş gıdalardan hiç tüketilmemeli. Günlük tuz miktarı 5 gramın altında tutulmalıdır.

 

Fazla kilolarınızdan kurtulun

Yüksek tansiyona yol açan nedenlerin başında fazla kilolar gelmektedir. Fazla kilolu olmak aynı zamanda koroner kalp hastalığı, kalp yetersizliği ve inme için de risk oluşturmaktadır. Burada en önemli ölçü bel çevrenizdir, erkeklerde 94 cm. ve altı kadınlarda 80 cm. ve altı ideal bel ölçüsüdür. İdeal kilonuzu mutlaka korumalı, fazla kilo almamalısınız, gerekirse bunun için egzersiz yapmalısınız.

Egzersiz yapın

Günümüzde teknolojinin sunduğu otomobil, yürüyen merdiven ve asansör gibi imkânlar nedeniyle gün geçtikçe daha az hareket etmeye başladık. Oysa fiziksel aktivite azlığı ve fizik kondisyon yetersizliği kalp damar hastalıklarının oluşumunda önemli bir risk faktörüdür. Asansör yerine merdiven kullanılmalı, yakın yerlere araba ile gitmek yerine yürüyüş tercih edilmelidir. Kalp sağlığınız için haftanın 3 günü en az 30 dakika egzersiz yapmaya özen gösterin. Unutulmamalıdır ki, fiziksel egzersizin yararlı olanı düzenli şekilde yapılanıdır.

 

Stresten uzak durun

Stres, öfke ve depresyon kalp damar hastalıklarının oluşma riskini artırıyor. Bu durumda stres altındaysanız, öncelikle sizi sıkıntıya sokan nedenleri irdeleyin. Bu sorunları ortadan kaldırmakta güçlük çekiyorsanız, bir uzman yardımı alabilirsiniz. Bazı rahatlama teknikleri ve psikoterapi huzursuzluğu ve stresi azaltarak kalp sağlığını korumada yardımcı olmaktadır. İç huzur ve aile ortamındaki mutluluk kalp sağlığının korunmasına çok etkilidir.

 

Sigarayı bırakın

Günümüzde sigara önlenebilir ölüm sebepleri içinde ilk sırayı almaktadır. Sigara kullanımı, kalp damarlarının tıkanmasına dolayısıyla kalp krizine sebep olmaktadır. Kalp krizi geçiren kişilerin sigara içmeleri de tekrar kriz geçirme riskini artıyor. Koroner bypass sonrası sigaraya devam edilmesi de ölüm oranını yükseltiyor. Pasif olarak sigara dumanına maruz kalmak da riski artırıyor. Bu nedenle kalp sağlığınız için sigarayı kesinlikle bırakılmalıdır. Sigara bırakıldığında vücut kendini hızla yenilemeye başlayacaktır.

 

Kan şekerinizi kontrol altına alın

İyi kontrol altında alınmayan kan şekeri hastalığı kalp damar sağlığı için risk faktör olarak sayılabilir. Amerikan Diyabet Derneği kalp sağlığı için açlık kan şekerinin 120 mg/dl ve glukoz hemoglobinin yüzde 7'nin altında olması gerektiğine dikkat çekiyor. Kan şekerinizi kontrol altına almak için sağlıklı beslenmeye özen gösterin, ideal kilonuza ulaşın, ve haftada en az 2 gün 30’ar dakika düzenli egzersiz yapın.

Tansiyonunuzu kontrol altına alın

Kalp damar hastalıklarının diğer risk faktörlerinden biri de hipertansiyon. Tansiyon kontrollerinizi düzenli olarak yapmayı unutmamalısınız. Hipertansiyon sorununuz varsa ve genç, orta yaşlı veya şeker hasta iseniz hedef kan basıncınızın 130/85 mmHg’nin altında, ileri yasta iseniz 140/90 mmHg altında olmasına dikkat edin. Bunun için ideal kilonuza ulaşın, tuz alımını 5 gram ile sınırlandırın, fiziksel aktivitenizi artırın ve sigara içmeyin

Kalp kontrollerini yaptırmayı ihmal etmeyin

Kalp damar hastalıkların bazıları hiçbir belirti vermeden sinsi sinsi ilerliyor. Bu nedenle hastalıkların başarıyla tedavi edilmesinde erken teşhis büyük rol oynuyor. Düzenli yapılan testler de hastalıkların ciddi boyutlara varmadan tespit edilmesini sağlıyor.

 

 

Kalp sağlığıyla ilgili doğru bilinen 8 yanlış

 

Acıbadem Kadıköy Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Selçuk Görmez, kalp sağlığıyla ilgili doğru bilinen 8 yanlışı anlattı.

 

Kalp damar hastalıkları dünyada yaşam kayıpları açısından geçmişte olduğu gibi bugün de ilk sıralarda yer alıyor. Birçok sağlık sorunu açısından hem neden, hem de sonuç olabilen bu hastalıkla ilgili bilgilendirme ve farkındalık çalışmaları her platformda sürdürülüyor. Ancak buna rağmen kalp hastalıklarının nedenleri, tedavisi ve tedavi sonrası yaşam biçimi konusunda hala doğru olduğu düşünülen yanlış bilgiler kulaktan kulağa dolaşıyor. Öyle ki, bu yanlış bilgiler doğru tedaviyi geciktirebiliyor ve hastaların hayatını riske atabiliyor. Peki, kalp hastalıkları ile ilgili hangi hurafelere aldanmamak gerekiyor. 

 

Kalp hastaları egzersiz yapamaz

Yanlış çünkü; Kalp hastalarının güvenli bir şekilde egzersiz yapmak ve egzersizden ideal düzeyde faydalanmak için egzersiz programına hekimlerine danışarak başlamaları gerekiyor. Koroner arter hastalığı başta olmak üzere bir çok kalp hastalığında kalp kaslarını güçlendirmeye ve efor kapasitesini artırmaya yönelik olarak egzersiz yapılmasının önemli yararları bulunuyor. Ancak ileri kalp yetersizliği, kalp kapak hastalığı ve ciddi ritim bozuklukları söz konusuyla egzersizden kaçınmak gerekiyor.

 

Kalp ameliyatı olanlar hareket etmekte zorlanır

Yanlış çünkü; Kalp ameliyatı eğer hastanın göğüs kafesi açılarak yapıldıysa hastanın altı hafta süreyle uyurken sırtüstü pozisyonda yatması gerekiyor. Kalp hastaları hangi ameliyatı geçirmiş olurlarsa olsunlar yoğun bakım sürecini tamamlamadan önce mutlaka ayağa kaldırılarak hareket ettiriliyor ve serviste kaldıkları süre içerisinde kısa süreli yürüyüşler yaptırılıyor. Taburculuk sonrası ise olabildiğince yürüyüş süresinin artırılması hedefleniyor. Genellikle nekahet dönemi iki ayda tamamlanan hastalar bilinenin aksine hareket etmekte zorlanmadan günlük hayatlarına tam olarak geri dönebiliyor.

 

Düzenli egzersiz yapan, ideal kilodaki kişiler kalp krizi geçirmez

Yanlış çünkü; Kalp krizleri, kalp kasını besleyen koroner damarların tıkanması sonucu meydana geliyor. Haftada en az 5 gün, tempolu yürüyüş başta olmak üzere günde 30 dakika aerobik egzersiz yapmanın koroner arter hastalığı riskini yarı yarıya azalttığı, kilo vermeye yardımcı olduğu, hayat kalitesini ve yaşam süresini artırdığı biliniyor. Beden kitle indeksinin 30 kg/m2’nin üzerine çıkması ve bel çevresinin erkeklerde 102 cm ve kadınlarda 88 cm üzerinde olması (obezite) ise kalp krizi riskini yaklaşık iki kat artırıyor. Bununla birlikte hareketli bir yaşam tarzı ve normal bir kiloya rağmen kalp krizi görülebiliyor. Çünkü ailede kalp damar hastalığının olması, sigara içilmesi, diyabet, hipertansiyon ve kolesterol yüksekliği gibi diğer risk faktörlerinin bulunması kalp krizlerine yol açabiliyor.

 

Kalp krizi gençlerde görülmez

Yanlış çünkü;. Gençlerde kalp krizi ve ani kalp durmaları yetişkinlere göre daha nadir görülmesine rağmen sonuçları daha dramatik seyredebiliyor. Bu nedenle, ailesinde 50 yaşın altında ani kalp ölümü bulunan gençlerin düzenli kardiyolojik kontrol yaptırmaları gerekiyor. Son yıllarda artan sigara kullanımı, hareketsiz yaşam, obezite, sağlıksız beslenme gibi risk faktörleri gençlerde kalp krizi görülme sıklığının artmasına neden oluyor. Doğuştan ritim bozuklukları ve kalp kası hastalığı olan gençlerde ise kalp krizi ve ani ölüm, zorlu egzersiz ve aşırı heyecan sonrası tetiklenebiliyor. Bu nedenle, risk altındaki kişilerin, yüksek adrenalin artışına neden olan sportif faaliyetlerden uzak durması, kondisyonsuz, tok karnına ve özellikle soğuk havalarda rekabet içeren sporlardan kaçınmaları gerekiyor.

 

Ailede kalp hastası yoksa kalp krizi riski yoktur

Yanlış çünkü; Ailede kalp damar hastalığının olmasının kalp hastalığı riskini iki kat artırdığı biliniyor. Ancak ailede kalp hastalığı olmamasına rağmen genetik yatkınlık ilk kez o kişide ortaya çıkabileceği gibi, sigara içilmesi, diyabet, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, obezite ve hareketsiz yaşam gibi koroner arter hastalığı için diğer risk faktörleri söz konusuysa kalp krizi riski artıyor. Birden fazla risk faktörüne sahip olmak ise riskin katlanmasına neden oluyor.

 

Kadınların kalp hastalığı riski erkeklere göre daha düşüktür

Yanlış çünkü; Menopoz öncesi dönemde kadınlarda kalp krizi geçirme sıklığı erkeklerle karşılaştırıldığında yarı yarıya daha azdır ancak menopoz sonrası dönemde risk hızla artmakta ve erkeklerle eşitleniyor. Son yıllarda kadınlarda artan sigara kullanımı, obezite ve diyabet başta olmak üzere risk faktörleri yeterince kontrol altına alınamadığı için kadınlarda kalp hastalıkları sıklığı düşme değil artış eğilimi gösteriyor. Ayrıca kalp krizleri kadınlarda erkeklere göre daha ölümcül seyrediyor.

 

Sigarayı yıllar sonra bırakmak kalp sağlığı için yarar sağlamaz

Yanlış çünkü; Sigara içenlerde kalp hastalığı riskinin sigara içmeyenlere göre 2-5 kat daha fazla olduğu ve kalp krizlerinin yarısının sigara içilmesi sonucu meydana geldiği biliniyor. Yani sigara içmek tüm kalp krizi risk faktörlerinin içinde en kötüsü olarak öne çıkıyor. Yapılan bilimsel çalışmalarda kalp krizi riskinin içilen sigara sayısı ile doğru orantılı olarak arttığı gösteriyor. Ancak bu konuyla ilgili iyi haber, sigaranın bırakılmasından sonra kalp hastalığı riskinde önemli azalma gözleniyor olması. Sigarasız geçen zaman uzadıkça risk de aynı oranda azalıyor. Bu konuda yapılan çalışmaların gösterdiğine göre, sigaranın bırakılmasından sonraki üç yıl içinde kalp krizi geçirme riski yarıya düşüyor, 6 yılın sonunda da risk sigara içmeyen kişilerin düzeyine iniyor.

 

Kalp hastaları hiç yağ tüketmemeli

Yanlış çünkü; Yağ vücudumuzdaki birçok faaliyet için gerekli bir besin öğesi. Yağda eriyen vitaminler olarak adlandırılan A, D, E ve K vitaminlerinin vücutta kullanılabilmesi için de yağa ihtiyaç duyuluyor. Fakat günlük alınması gereken enerjinin en fazla yüzde 30’unun yağlardan gelmesi gerekiyor.

 

Besinlerde bulunan yağlar; doymuş ve doymamış yağlar olarak iki grupta toplanıyor. Diyetten gelen doymuş yağ miktarı arttıkça, kalp ve damar hastalıkları görülme riski de artıyor. Bu nedenle besinlerden gelen doymuş yağ oranı azaltılırken, doymamış yağ miktarının arttırılması gerekiyor. Ayrıca, omega-3 yağ asitlerinin kalp ve damar hastalıklarının oluşum riskini azalttığı bilindiği için, özellikle uskumru, ton balığı ve somon gibi balıkların tüketilmesi kalp sağlığı açısından yarar sağlıyor.

 

Bitkisel sıvı yağlar (zeytinyağı, ayçiçek ve mısır özü yağı gibi) daha az doymuş yağ içerirken, daha fazla doymamış yağ içeriyor. Bu nedenle yemeklerde mümkün olduğunca öncelik zeytinyağında (soğuk sızma) olmak üzere sıvı yağları kullanmak ve Akdeniz tipi, sebze, salata, glisemik endeksi düşük meyve ve beyaz et ağırlıklı, liften zengin besinlerle beslenmek kalp sağlığı için önem taşıyor.

 

 

Kalbi vuran 3 önemli tehlike!

 

Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Karabulut kalbi tehdit eden 3 önemli riski anlattı, önemli önerilerde bulundu.

 

Kalp ve damar hastalıkları tüm dünyada en önde gelen ölüm sebebi olmaya devam ediyor. Öyle ki her 40 saniyede 1 kişi kalp ve damar hastalıklarından kaybediliyor. Bu hastalığın gelişiminde şehir yaşantısının önemli bir rol oynadığı belirtiliyor. Şehir yaşantısının getirdiği sağlıksız beslenme, hareketsizlik ve stres kalp krizi gelişiminde temel faktörlerin başında geliyor. Sıklıkla gözden kaçan diğer 3 etken ise gürültü kirliliği, hava kirliliği ve bina hastalığı. Sonbaharla birlikte trafiğin artması ve kapalı ortamlarda daha fazla zaman geçirilmesi nedeniyle daha da önem kazanan bu riskler, kalp sağlığını ciddi boyutlarda tehdit edebiliyor. Peki bu hastalıklar kalpte nelere yol açabiliyor? Korunmak için neler yapmalı, nelerden kaçınmalıyız?

 

Tehlike: Gürültü kirliliği

Uzmanlar gürültü kirliliğinin kalp krizi sayısında artışa yol açtığı uyarısında bulunuyor. Şehirde yaşanan gürültü kirliliğinin yüzde 80’i ise yollardan gelen trafik gürültüsünden kaynaklanıyor. Buna raylı sistem ve havaalanı gürültüsü de eklendiğinde şehir gürültüsünün çoğunluğunun ulaşım ve trafik kaynaklı olduğunu söylemek mümkün.

 

Kalp krizi riskini 3 kat artırıyor

Gürültü kirliliğinin kalbe olan zararlı etkileri çeşitli araştırmalar ile gösterilmiş. Son olarak dünyanın en gürültülü şehirlerinden biri olan Madrid şehrinde yapılan bir araştırmada; trafik gürültüsünün kısa dönemde bile kalbi olumsuz yönde etkileyebileceği gösterilmiş. Ölçüm yapılan bölgelerin yarısından fazlasında gürültü düzeyleri Dünya Sağlık Örgütü verilerinin üzerinde saptanırken, bu bölgelerde kalp krizi görülme sayılarının daha fazla olduğu tespit edilmiş. Kalp krizi gelişiminin yüzde 3’ünde trafik gürültüsünün ana etken olarak gözlemlendiği araştırmada; yaşlılarda riskin daha fazla olduğu ortaya konmuş. Araştırmaya göre; gürültüdeki her 1 dBA birimlik artış kalp damar hastalıklarından ölüm riskini yüzde 3.8 oranında arttırırken, 65 yaş üstü kişilerde kalp krizi riskini de 3 kat yükseltiyor. Trafik gürültüsüne stresin eşlik etmesi ve ani bir sinir boşalması, kalp krizi riskini belirgin olarak arttırıyor. Trafik gürültüsünün kalp krizini tetiklemesindeki temel mekanizma ise vücudun uyarıcı sistemi olan sempatik sistemin harekete geçmesiyle açıklanıyor. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Karabulut gürültünün bu sistemi tetiklemesi sonrasında vücutta adrenalin ve kortizol seviyesinin yükseldiğini ifade ederek, “Bu hormonların etkisiyle gelişen damarlardaki büzüşme, tansiyon yükselmesi, kanın koyulaşması ve pıhtı oluşumuna eğilim kalp krizi ya da felç ile sonlanabiliyor” uyarısında bulunuyor.

 

Nasıl korunmalı?

Gürültü kirliliğinden korunmada en etkili yöntem, yaşam alanını iyi seçmek olacaktır. Özellikle emeklilerin şehir gürültüsünden uzaklaşıp sakin şehirlerde yaşamlarını sürdürmeleri öneriliyor. Bunun dışında oturulacak evin havaalanı, demir yolu, otoyol ve ana caddeden uzak olması vücudun maruz kalacağı gürültü oranını azaltıyor. Yaşam yerini değiştiremeyenlerin de gürültü izolasyonu yapan kulaklık kullanmaları tavsiye ediliyor. Yaşantımızın vazgeçilmezi olan cep telefonlarına bu özel kulaklıklarla bağlanmak kalbi olumsuz etkilerden koruyabiliyor.

 

Tehlike: Hava kirliliği

Büyük ve kalabalık şehirlerin trafik dışındaki en büyük sorunlarından biri de şüphesiz hava kirliliği. Trafikteki araçlar, endüstriyel fabrikalar, inşaatlar ve ısınmak için kullanılan yakıtlar hava kirliliğin temel sebeplerinden. Havadaki karbonmonoksid, nitrojen, sülfür gibi gazların kirliliği dışında özellikle gözle görülmeyen küçük toz parçaları insan sağlığını ciddi olarak tehdit edebiliyor. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Karabulut hava kirliliği denildiğinde akıllara ilk olarak akciğer hastalığı gelse de, kalp hastalarının da ciddi anlamda risk altında oldukları uyarısında bulunarak şu bilgileri veriyor: “Tamamen sağlıklı kişilerde hava kirliliğinin kalp damar hastalığıyla ilişkisi net olarak gösterilmese de; özellikle risk altındaki kişilerde kalp hastalığının seyrinde hızlanma olduğu gözlenmiş. Yapılan çalışmalarda; hava kirliliğinin vücuttaki iltihabi olayı arttırdığı, kanı koyulaştırıp pıhtıya meyil oluşturduğu ve damarlardaki kireçlenme oranını arttırarak damar hastalığı gelişime riskini yükselttiği tespit edilmiş. Hava kirliliği sadece damar hastalıklarını hızlandırmakla kalmayıp aynı zamanda kalp yetersizliği ve ritim bozukluğu olan hastalarda çarpıntı, nefes darlığı şikayetlerinin belirginleşmesine ve hastaneye yatış sıklığının artmasına yol açabiliyor. Yine özellikle yaşlılarda daha sık izlenen atriyal fibrillasyon ritim bozukluğunda, ilaçlarla ritmin kontrol altına alınmasını zorlaştırabiliyor”

 

Nasıl korunmalı?

Özellikle kalp hastası ve kalp hastalığı için risk altında olan kişilerin hava kirliliği bulunan mekanlardan uzaklaşmaları çok önemli. Ana cadde ya da fabrika yakınlarında oturmamak, mümkünse oksijen oranı yüksek yerlerde yaşamak, ısınmak için doğalgaz tercihi ilk planda alınması gereken tedbirleri oluşturuyor. Emekli kişilerin yaşamın kolay olduğu yerleşim yerlerini tercih etmeleri öneriliyor. Ayrıca hava kirliliği oranı yüksek yerlerde spor yapmaktan da kaçınmak gerekiyor.

 

Tehlike: Bina hastalığı

Şehir yaşamında sıkça görülen “bina hastalığı” vücut sağlını ciddi olarak tehdit edebiliyor. İlk olarak ofis çalışanları risk altında olsalar da, zamanlarının büyük kısmını evde geçiren kişilerde de sıklıkla ortaya çıkabiliyor. Hastalığın temelinde yaşam alanındaki kötü hava kalitesi, tozlar, rutubet ve binanın yapımı ile boyasında kullanılan kimyasallar yatıyor. Genel yorgunluk hali, halsizlik, baş ağrısı, gözlerde yaşarma, boğazda ağrı, öksürük, bulantı, nefes darlığı ve çarpıntı en sık görülen belirtilerini oluşturuyor. Bu şikayetler genelde seyahat ya da tatil nedeniyle yapılan yer değişikliklerinde kayboluyor. Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Karabulut, bina hastalığında gözlenen şikayetlerin çoğunluğu soğuk algınlığı, alerjik reaksiyonlar gibi algılanabildiğini ve bunun da hastalığa tanı konulmasını zorlaştırdığını belirterek, “Özellikle evde istirahat halindeyken gelişen yorgunluk, nefes darlığı, çarpıntı atakları ve nabız yüksekliğini açıklayacak ciddi bir hastalık yoksa, bina hastalığı akla gelmeli” diyor.