Kanser Haftası
25 Eylül 2018

Kanser Haftası

Kanser Haftası

Kanser 21.yüzyılın en önemli sağlık sorunudur. Görülme sıklığı bir çok ülkede kalp hastalıklarını yakalamış hatta geçmiş durumdadır. Kanser, sıkı kontrol mekanizmaları ile yönetilen vücudumuzdaki ahenkli halin günün birinde bazı organ veya doku hücrelerinin kontrolden çıkıp düzensizliğe yönelerek bozulmasıyla oluşan hastalığın adıdır.

Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu’nun önerisi ile 1956 yılından itibaren Nisan ayının ilk haftası ülkemizde Kanser Savaş Haftası olarak kabul edilmiştir.

Günümüzde kanser, bugün her üç kişiden birinin ömrü boyunca yakalanabileceği yaygın bir hastalık haline gelmiştir. Kansere yakalan hasta sayısı tüm dünyada giderek artmaktadır. Araştırmalara göre 2020 yılında dünyadaki kanser hastalarına 20 milyon kişinin daha ekleneceği öngörülmektedir.

Türkiye’de ise her yıl on binlerce yeni kanser teşhisi konuluyor. Kadınlarda en sık meme ve rahim, erkeklerde ise prostat ve akciğer kanseri görüyoruz. Her iki cinstede deri kanseri sık görülmektedir. Rakamlar korkutucu da olsa, erken tanı ve koruyucu tedbirler sayesinde birçok kanser türü % 90-95 oranında önlenebilmekte veya iyileştirilebilmektedir.

Kanser, Önlenebilir ve Erken Teşhisle Tedavi Edilebilir Bir Hastalıktır

Erken tanı ve tedavi kanserli hastalarda önemli oranda iyileşme mümkün olabilmektedir. Bilgi eksikliği, korku, ihmal gibi nedenlerle insanlar zamanında hekime başvurmamakta; böylece tanı gecikmekte, tedavi de güçleşmektedir. Bunun için yapılması gereken; kansere yakalanmadan koruyucu tedbirleri almak, düzenli aralıklarla kanser taraması -  check-up yaptırmak ve kanser taramalarıyla tümörü erken evrede yakalayarak henüz ilerlemeden yok etmektir.

Unutmayın, kanserden değil, geç kalmaktan korkmalı, dolayısıyla kanser sizi bulmadan, siz onu bulmalısınız!

Kanserle Yaşam

Kanser, anormal hücrelerin kontrolsüz biçimde çoğalması ile karakterize bir hastalıktır. Birbirinden çok farklı kanser tipleri vardır. Bunların tümüne aynı ismin verilmesi, ortak özellikleri olan bir hücre tipinin denetimsiz biçimde çoğalması durumudur.

Kanser hastalığının ve tedavisinin kişinin hayatına getirdiği zorluklar herkes tarafından bilinmektedir. Kanser hastalığının psikolojik sağlık üzerine etkisi de daha tanı aşamasında başlamaktadır. Başlangıçta yaşanan belirsizlik ve bekleyiş, kişinin kendisi ve ailesinde kaygı ve endişe yaratmaktadır. İdeal olan, hekimin yeni kanser tanısı almış hastaya tanısını dürüst ve gerçekçi bir biçimde söylemesidir. Ancak, bazı olgularda hastanın psikolojik durumuna bağlı olarak bu birkaç görüşmeden sonra açıklanabilir. Hastanın kanser tanısı aldığını öğrenmesi ile birlikte bu soruna karşı baş etme ve tepki vermeyle ilgili psikolojik problemler ortaya çıkmaya başlar. Hasta ilk olarak hastalığı inkar edebilir, şok yaşar, öfkelenir, uyku düzeni bozulur. İlk etapta hastanın bu duyguları yaşaması engellenmeye çalışılmamalıdır. Ancak ilerleyen günlerde bu evrelerin yerini hastalıkla savaşma, uyum çabaları ve umutlara bırakması amaçlanmalıdır.

Hastalığın varlığı kişinin kendisinde ve yakınlarının hayatında ciddi aksamalara yol açar. Kanser hastalığı bir çok maddi ve manevi kayıba da neden olur. Bunlar; fiziki bütünlüğün bozulması, sağlığın kaybolması, hastalıkla ilgili vücut şekil değişiklikleri, iş gücü kaybı gibi. Ayrıca kişi bu hastalık sebebiyle kendisini sosyal ortamlardan izole edebilir. Kişisel bakımı yapmakta da zorlanabilir.

Tüm bunlar psikolojik bütünlüğü örseleyici durumlardır. Hastada ve yakınlarında kızgınlık ve düşmanlık en sık görülen tepkilerdendir. Bunlar da daha çok sağlık personeli, doktorlar ve yakınlara yöneltilir. Hasta “ne suç işledim de benim başıma geldi?” düşüncesiyle kendini ve diğerlerini suçlayıcı bir tutum sergileyebilir. Kanser hastalarında en sık görülen tepki biçimi depresyondur. Depresyon uykusuzluk, yemek yememe, içe çekilme olarak kendini göstermeye başlayabilir. Hastanın gündelik hayatındaki stres yaratan faktörler de bu noktada önemlidir.

Tanı dönemi, tedavi dönemi, tedavi sonrası dönem, nüks ya da metastaz, ilerleme ve son dönem her biri ayrı ayrı psikolojik sıkıntıları beraberinde getirir. Hasta dayanılmaz ağrılar çeker ve bilinmeyenden korkar, ölüm korkusu söz konusudur. Hastaların ve yakınlarının kanserin her evresinde bir ruh sağlığı profesyonelinden (psikolog, psikiyatrist) yardım almaları gerekir.

  • Kemoterapi alırken iyi beslenmek gerekir. Kilomuzu koruyacak kadar kalori ve vücut dokularımızın yıkımını engelleyecek, gücümüzü koruyacak kadar da proteinden zengin beslenilmelidir. Bu şekilde oluşabilecek enfeksiyonlara karşı da dirençli oluruz.
  • Kemoterapinin neden olabildiği iştah azalması, tat alma duygusunun kaybı, ağız yaraları, bulantı kusmalar, ishaller ve enfeksiyonlar gibi nedenlerle beslenmede bozulmalar olabilmektedir.
  • Hijyenik koşullara uyulması koşuluyla mutlak olarak olarak yasaklanan besin çok azdır. Kemoterapinin etkisini bozma olasılığı nedeniyle greyfurt ve ısırgan otu veya içeriği bilinmeyen çeşitli bitkiler ve sulardan uzak durulmalıdır.
  • Gereksiz beslenme ürünleri kullanılmamalıdır. Bazı antioksidan, vitamin-mineral destekleri kemoterapi sürecinde zararlı olabilmektedir. Beslenmenin bozulduğu durumlarda, ek beslenme ürünü gereksinimi gündeme gelirse bu konuyu muhakkak onkolog ile görüşmek gerekir.
  • Hekimden habersiz herhangi bir beslenme takviyesi veya bitkisel ürün kesinlikle kullanılmamalıdır. Beslenme ile ilgili konularda medyadaki yönlendirmelere değil medikal onkolog ve diyet uzmanının görüşlerine başvurulmalıdır.
  • Günlük yaşamın doğal bir gereksinimi olan cinsel yaşamın, kemoterapi süresince kesilmesi gerekmemektedir. Hastanın eşinde veya partnerinde kanserin bulaşması korkusu ile cinsel yaşamda aksama olabilir. Hastalar bu konuyu hekimleri ile açık olarak konuşabilmelidir. Eşler en uygun cinsel yaşam için birlikte karar almalıdılar.
  • Doğurganlık çağında olan hastalarda kemoterapi nedeniyle sperm ve yumurtaların hasar görmesi olasılığı vardır. Bu olasılığa karşı hasta hekimle koruma yöntemleri üzerine görüşmelidir.
  • Hastalar tedavilerine etki etmeyecek şekilde ve hekimleriyle planlayarak tamamlayıcı teknikler uygulamaları fiziksel ve ruhsal açıdan olumlu sonuçlar ortaya çıkartabilmektedir.